Kendi içimizde müthiş bir kavram karmaşası yaşıyoruz. Ya da yine medya sansasyonel kelimeleri kafasına göre seçip olması gerekeni bize yanlış gösteriyor.
Bu sabah 06.34'te meydana gelen deprem beni, konuyu biraz daha araştırmaya itti. "Yine bir Deprem Fırtınası mı geliyordu?", kafamda oluşan soru bu idi araştırmaya başlarken. Ege bölgesinde sık sık yaşanan bir durum bu. Özellikle Denizli, Muğla ve İzmir'de. 24 saat içerisinde 2,5 ile 5,5 arasında gerçekleşen yaklaşık 100 - 250 depremden oluşan sürekli bir faaliyet durumu. Bu konuda kesin hükümler veya bilimsel yargılar yok henüz ama yıllardır yaşadıklarımıza nazaran şunu söyleyebiliyoruz: Genel olarak bir deprem fırtınası 5 ile 6 arasında şiddette bir deprem ile başlar ve yine benzer büyüklükteki bir depremle sona erer.
Deprem denen şeyi ilk defa hissettiğimde 8 yaşındaydım. Evde mahalleden bir çok kişi toplanmış muhabbet ediyorlardı. (Eskiden komşuluklar iyiyken çok sık toplanırdı bizim sokak insanları....) Muhabbet sırasında benim dikkatimi çeken, herkesin muhabbetin en olmadık yerinde, muhabbeti çat diye kesip ağız birliği yapmışçasına kelime-i şehadet getirmesi oldu. Bir değil, iki değil derken dayanamayıp anneme sordum ve aldığım cevap benim için ilginçti. O gecenin devamında benim de hissettiğim 10 deprem daha oldu. İlginçti ve ürkütücüydü çünkü üstünde bizleri taşıyan o kocaman evler, benim okey taşlarından yaptığım ev misali zangır zangır sallanmaktaydı...
Konuyu dağıtmayayım.
Araştırma sonucunda biraz daha bilgilendim, biraz daha öğrendim ve bir durumu fark ettim: Batı Anadolu Fay Hattı'nın gösterdiği bu çeşit faaliyet "Deprem Yığılması" (Earthquake Swarm -yığılma olarak Türkçeleştirmeyi daha uygun buldum-) olarak adlandırılmaktaydı ve belirli bir bölge de bir haftadan bir kaç aya kadar gerçekleşen faaliyetler bütünü idi.
Deprem Fırtınası dediğimiz olay ise bizler için daha ürkütücü. Deprem fırtınaları, bir fay hattının belirli bir zaman zarfında gösterdiği ve genellikle birbirini tetikleyerek oluşturduğu büyük ölçekli deprem faaliyetleri olarak tanımlanıyor. Bu sefer belirli bir zaman zarfından kastımız 100 yıl gibi büyük zaman ölçekleri.
Bu tarz faaliyetler Bronz çağının son dönemlerinde sıklıkla rastlanan faaliyetler. Roma İmparatorluğunun geç dönemlerinde de gerçekleşmiş.
İşte işin ürkütücü kısmı da burada başlıyor, şu cümleler ile: "These series of earthquakes can devastate entire countries or geographical regions.", "It has been suggested that this is what may be occurring in modern day Turkey"
("Bu tür faaliyetler ülkeleri ve coğrafi bölgeleri tahrip edebilir.", "Bu tür bir faaliyetin günümüz Türkiye'sinde gerçekleşiyor olabileceği öne sürüldü.")
Biz sanki yeni bir deprem yığılması ile karşı karşıyayız efenim ama ne var ki hiçbir doğal afet, düşmanımı bile vurmasını isteyeceğim bir şey değildir. Biraz bilinçlenmemiz gerekecek tüm bunlara karşı. Depremin olup olmayacağı, ne zaman olacağı önemli değil. Her yıl 5 ile 9 şiddetleri arasında ortalama 1000 deprem gerçekleşmektedir. Bu yoğunluk içerisinde bizim yapmamız gereken zaman ve mekan tayini değil, depreme en sağlam şekilde hazırlanmaktır, dünyanın her neresinde olursak olalım.
Dilerim her türlü felaket sizlerden uzak olur...
Bu sabah 06.34'te meydana gelen deprem beni, konuyu biraz daha araştırmaya itti. "Yine bir Deprem Fırtınası mı geliyordu?", kafamda oluşan soru bu idi araştırmaya başlarken. Ege bölgesinde sık sık yaşanan bir durum bu. Özellikle Denizli, Muğla ve İzmir'de. 24 saat içerisinde 2,5 ile 5,5 arasında gerçekleşen yaklaşık 100 - 250 depremden oluşan sürekli bir faaliyet durumu. Bu konuda kesin hükümler veya bilimsel yargılar yok henüz ama yıllardır yaşadıklarımıza nazaran şunu söyleyebiliyoruz: Genel olarak bir deprem fırtınası 5 ile 6 arasında şiddette bir deprem ile başlar ve yine benzer büyüklükteki bir depremle sona erer.
Deprem denen şeyi ilk defa hissettiğimde 8 yaşındaydım. Evde mahalleden bir çok kişi toplanmış muhabbet ediyorlardı. (Eskiden komşuluklar iyiyken çok sık toplanırdı bizim sokak insanları....) Muhabbet sırasında benim dikkatimi çeken, herkesin muhabbetin en olmadık yerinde, muhabbeti çat diye kesip ağız birliği yapmışçasına kelime-i şehadet getirmesi oldu. Bir değil, iki değil derken dayanamayıp anneme sordum ve aldığım cevap benim için ilginçti. O gecenin devamında benim de hissettiğim 10 deprem daha oldu. İlginçti ve ürkütücüydü çünkü üstünde bizleri taşıyan o kocaman evler, benim okey taşlarından yaptığım ev misali zangır zangır sallanmaktaydı...
Konuyu dağıtmayayım.
Araştırma sonucunda biraz daha bilgilendim, biraz daha öğrendim ve bir durumu fark ettim: Batı Anadolu Fay Hattı'nın gösterdiği bu çeşit faaliyet "Deprem Yığılması" (Earthquake Swarm -yığılma olarak Türkçeleştirmeyi daha uygun buldum-) olarak adlandırılmaktaydı ve belirli bir bölge de bir haftadan bir kaç aya kadar gerçekleşen faaliyetler bütünü idi.
Deprem Fırtınası dediğimiz olay ise bizler için daha ürkütücü. Deprem fırtınaları, bir fay hattının belirli bir zaman zarfında gösterdiği ve genellikle birbirini tetikleyerek oluşturduğu büyük ölçekli deprem faaliyetleri olarak tanımlanıyor. Bu sefer belirli bir zaman zarfından kastımız 100 yıl gibi büyük zaman ölçekleri.
Bu tarz faaliyetler Bronz çağının son dönemlerinde sıklıkla rastlanan faaliyetler. Roma İmparatorluğunun geç dönemlerinde de gerçekleşmiş.
İşte işin ürkütücü kısmı da burada başlıyor, şu cümleler ile: "These series of earthquakes can devastate entire countries or geographical regions.", "It has been suggested that this is what may be occurring in modern day Turkey"
("Bu tür faaliyetler ülkeleri ve coğrafi bölgeleri tahrip edebilir.", "Bu tür bir faaliyetin günümüz Türkiye'sinde gerçekleşiyor olabileceği öne sürüldü.")
Biz sanki yeni bir deprem yığılması ile karşı karşıyayız efenim ama ne var ki hiçbir doğal afet, düşmanımı bile vurmasını isteyeceğim bir şey değildir. Biraz bilinçlenmemiz gerekecek tüm bunlara karşı. Depremin olup olmayacağı, ne zaman olacağı önemli değil. Her yıl 5 ile 9 şiddetleri arasında ortalama 1000 deprem gerçekleşmektedir. Bu yoğunluk içerisinde bizim yapmamız gereken zaman ve mekan tayini değil, depreme en sağlam şekilde hazırlanmaktır, dünyanın her neresinde olursak olalım.
Dilerim her türlü felaket sizlerden uzak olur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder