31 Aralık 2009

Once Upon A Time In My Life - VII

Aralık 31, 2009
2008 2009 2010


Yine bir yıl bitiyor ve yeni bir yıl geliyor. İşte ben yine kendi manzaramdan kendimi görmek istiyorum...

1 Ocak 2009:
Arzu, Dicle, Duygu, Metehan, James, Onur, Yemliha, Mehmet ile hayatımın en güzel yılbaşılarından birini geçirdim.

2 Ocak 2009:
Fotoğrafları atmak için bilgisayarda açtığım klasörün adına Yılbaşı yazacağım yere yanlışlıkla Yılbastı yazdım. O günden beri Yılbaşı kelimesi yerine Yılbastı kelimesini kullanıyorum.

25 Ocak 2009:
Kore'de düzenlenecek olan Uzay Nesli Kongresi'nin organizasyon takımına seçildim. Sudan çıkmış balık gibi ne yapacağımı bilemedim.

12 Şubat 2009:
Dünya Astronomi Yılı 2009'un Kayseri açılışını yaptık. Bir gece öncesinde bütün bir geceyi Dayı-Yeğen maketi hazırlamakla geçirdik.

8 Mart 2009:
Can dostumla yıllar sonra sabahtan akşama vakit geçirdim! Uzun yılların hasretini giderdim, mutlulukla doldum.

2 Nisan 2009:
100 Saat boyunca Astronomi yaptık, yaptırdık.

8 Nisan 2009:
Witchie adında, cadı tatlılığında bir güzellik taşındı yanımıza. Güzelliğimize güzellik, neşemize neşe kattı....

10 Nisan 2009:
Şimdiye kadarki en güzel, en büyük ve en eğlenceli Yuri Gecesi Uzay Partisini düzenledik. Bütün gece koptuk, eğlendik.

16 Nisan 2009:
Görkem ile birlikte Tevitöl Astronomi Günleri kapsamında Gebze'ye, Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi'ne gittik. Muhteşem Tevitöl öğrencileri ve çok sevgili Meral hocamız ile muheteşem bir 3 gün geçirdik.

5 Mayıs 2009:
Aster TV yayın hayatına başladı!

23 Haziran 2009:
Hayatımın en güzel Şimşek ve Yıldırım fotoğraflarını çektim. Mükemmel olmasalar da tatmin oldum, keyif aldım...

24 Temmuz 2009:
Yine, yeni, yeniden bir gözlem şenliği...

30 Temmuz 2009:
Yine Doğdum!

18 Ağustos 2009:
Hasan Hocam, Onur ve Mehmet ile beraber eğlenceli ve yorucu bir dağ macerası yaşadık. Üşüdük, yorulduk, arabayı mahvettik ancak güzel anıları toparladık Süt Donduran yaylasından ve Aygar'dan...



4 Ekim 2009:
Mete ile beraber SGC 2009'a ve 61. Uluslararası Uzay Kongresi'ne katılmak üzere Kore'ye yola çıktık... 10,5 saat ile hayatımızın en uzun uçuşunu yaptık İstanbul'dan Incheon'a...

17 Ekim 2009:
İlk başta ki korkularım herkesin bana yaptığı teşekkürlerle kayboldu. Güzel bir kongre organize etmiştik takım olarak. Güzel bir kongre geçirmiş, çok şey öğrenmiş, çok eğlenmiş ve çok şey paylaşmıştık. SGAC ailesi ile aynı ortamda olmak gerçekten güzeldi. Yaklaşık 250-300 insan ile tanışmak da ayrı bir olaydı.

18 Ekim 2009:
İlk uzun gemi yolculuğum sonucu (14 saat) Japonya'daydım. Japonya'da çok güzel 3 gün geçirdik. Çok fazla vaktimiz olmasa da çok gezdik, çok yedik. Saatte 400 km hız yapan Shinkansen trenlerine bindik. Kore ve Japonya yolculuğu sırasında yemediğimiz balık çeşidi kalmadı.

21 Ekim 2009:
Hayatımızın en uzun uçuş rekorunu Tokyo'dan İstanbul'a yaptığımız 13 saatlik uçuş ile kırmış olduk. Japonya'dan Türkiye'ye kadar sadece 2 hava sahası kullandık!

1 Aralık 2009:
Yeğenim ile mükemmel bir gün geçirdik, bol bol eğlendik...

19 Aralık 2009:
OnurCUK'un doğum gününü kutladık. Yaşlandığını bir kere daha vurduk yüzüne yüzüne. Bir sürü insan evde toplaştık. Her şeyden daha önemlisi bizler için İstanbul'dan, Ankara'dan, İzmir'den buralara kadar kalkıp gelen Serkan, Utku, Emir, Burcu, Elif ve Sertuğ oldu.

24 Aralık 2009:
James'in ellerinden çıkmış, 4 Amerikalı, 2 Çinlininde bulunduğu süper bir Christmas yemeği yedik. Maria'nın Apple Pie'ları, James'in ise Banana Roll'ları gecenin muhteşemlerindendi.

30 Aralık 2009:
Bugün kendimden utandım. Hayatımda hiç utanmadığım kadar!

31 Aralık 2009:
Kendimce, güzel bir yıl geçirdiğimi düşündüm ve mutlu oldum....




(Fotoğraflar (sırasıyla) Onur ŞATIR, H. Aziz KAYIHAN, Il-Jı JANG, Murat AKYOL ve H. Aziz KAYIHAN tarafından çekilmiştir. Poster tasarımları sırası ile Kemal HÜSMENOĞLU ve Yağmur ÇAPACI tarafından yapılmıştır.)

30 Aralık 2009

Seyahatnâme-cik - II.a

Aralık 30, 2009
Özel Bölüm

Güzergâhı sizlerle ilk paylaşalı 100 günü çoktan geçmiş. Bu yüzden yol haritamızı hatırlayalım diye buraya tekrar koyma gereğini hisstettim.

Denizli -> İstanbul -> Sofya -> Üsküp -> Ohrid -> Üsküp -> Sofya -> İstanbul -> Denizli -> Kayseri -> İstanbul -> Seul -> Daejeon -> Busan -> Fukuoka -> Kyoto -> Osaka -> Tokyo -> İstanbul -> Kayseri.

Bu güzergâh üzerinde Denizli'ye kadar olan kısmı geride bıraktık. Bu esnada Sofya'nın yalan olduğunu da söylemiştim galiba...

Sonrasında ise Kayseri'ye geçtim. Kayseri'ye geçiş süreci tamamen okul ile ilgili işler içindi. Ders kayıtları, Metehan'ın pasaport işleri, gerekli izinlerin alınması... Kısa sürdü Kayseri ziyareti. Kayseri'ye geldikten 8 gün sonra asıl yolculuk başlıyordu... Önce İstanbul'a, oradan da Güney Kore'ye...

3 Ekim akşamı Kayseri Terminali'nden çıktık İstanbul'a doğru yola. İstanbul'a geldiğimizde uçağımıza 13 saat vardı. Bu sebeple Taksim'e geçip orada oyalanmak istedik. Ama ne oyalanmak: 3,5 Saat Galatasaray'ın karşsındaki Simit Sarayı'nda, 3,5 saat İstiklâl'in girişindeki Burger King'de ve 1,5 saatte Simit Sarayı'ndan Burger King'e yürürken geçirdik. Oturduğumuz zaman dilimlerinin bir kısmını da uyuyarak geçirdik. Ancak uyurken, Burger King'de uyumanın yasak olduğunu da öğrendik.

İstanbul'dan sonra rotamız Seul -> Daejeon -> Busan -> Fukuoka -> Kyoto -> Osaka -> Tokyo -> İstanbul -> Kayseri şeklindeydi ve biz yolumuzun kalanını da tamamlamak üzere Taksm'de geçirilen 8,5 saatten sonra havaalanına gittik ve uçağımıza bindik. Böylece Güney Kore'ye olan yolculuğumuz başlamış oldu...

Seyahatnâme-cik - 3: Güney Kore
Seyahatnâme-cik - 4: Hiçbir Yer
Seyahatnâme-cik - 5: Japonya

25 Aralık 2009

St. ZizÃ

Aralık 25, 2009
Uzun bir süredir yazamadım bloga ve yazacak o kadar çok şey birikti ki bu süre zarfında... Henüz Seyahatnâme-cik'i bile tamamlayamadım.

Bu sürede bloguma baktım biraz, ne yapmışım, ne yazmışım diye... Yaklaşık bir yıllık bir sürenin ardından çeşitli yazı dizilerini içeren bir blog olmuş burası, yerine göre güldüren, yerine göre hüzünlendiren...

Bunun üzerine de biraz istatistik yapmaya karar verdim. İşte blogumda geçen son bir yıl:

  • 5 Aralık 2008 tarihinden bu yana 2000 civarında ziyaretçi yaklaşık 5000 kere ziyaret etmiş burayı.
  • Bu 5000 ziyaret 26 ülkeden yapılmış. 3650 ziyaret Türkiye'den yapılmışken, Türkiye'yi takip eden 5 ülke sırasıyla Almanya, Amerika, İngiltere, Fransa ve Makedonya olmuş.
  • Bu ziyaretlerden 3164'ü yönlendirilerek, 1610'u arama motorları üzerinden gelirken 160 ziyaret ise direk olarak yapılmış.
  • En fazla referans olan 3 web sayfası st-ziza.blogspot.com, www.kayihan.net ve www.facebook.com olmuş.
  • Bloguma en fazla Ürobilinojen araması sonucunda ulaşılmış. Bunu Ürobilinojen poizitif ve Urobilinojen aramaları takip etmiş.
  • Bloguma ulaşılan ilginç aramalar şunlar olmuş: "yarım gun gundelıkcı arayanlar", "ابراهيم تاتلس", "it must be said, talk or behave amorously, without serious intentions. you are half an idea, but the wrong half", "adetli sevgili diyalogları", "denizlili orospu bayan numaraları", "ekranda uzun uzun yazabilecek boş 1 kağıt", "makedonya açıklı şarkıları", "şaplakatmak ne demektir".
  • Bloga sırası ile Firefox, Internet Explorer, Chrome, Opera, Safari, Googlebot, Mozilla ve Konqueror tarayıcıları aracılığı ile gelinmiş.
  • Bu yazı dahil 162 yazı yayınlanmış. 21 tane etiket kullanılmış.
  • 6 tanesi Diyaloglar olmak üzere 9 yazı dizisi olmuş. Bunlar: Onurlu Diyaloglar, Arzulu Diyaloglar, Duygusal Diyaloglar, Numaradan Diyaloglar, Neşeli Diyaloglar, Şaşıran Diyaloglar, Once Upon a Time in My Life, Seyahatnâme-cik ve Boş Konuşma
  • 3 ayrı yazı da 3 bloggerdan bahsetmişim: NoSTATIC, Witchie, İçimden Geldiği Gibi.
  • Genel olarak bir serzeniş içinde imişim. Hâlâ öyleyim. Bu düzene, bu halka, bu gidişata karşı...
Yazacak istatistik daha çok... Ne var ki iyi ki yazıyorum. Bir kez daha mutlu oldum.

Sağlıcakla kalın...

13 Aralık 2009

Alevler Arasında

Aralık 13, 2009
8 Kasım 2008'de hayatımda ilk defa yangın söndürdüm. İşin açığı aynı tarihte yangın denen felakete ilk defa bu kadar yakındım. Bu sefer yanan çok önemli değildi, bir yığın çöp tutuşmuştu bir şekilde... İtfaiye gelene kadar da biz elimizden geleni yaptık. İşin tehlikeli boyutu bu yanan bir yığın çöpün ahşap evlerden ibaret bir sokakta olması idi. Yangını söndürdükten sonra geriye kalanlar mutluluktu o zaman için. Biraz da macera olmuştu, anlattık da anlattık...

Doğduğum ve büyüdüğüm sokaktan yükselen dumanları gördüğümde durum hiç de aynı değildi... Önce büyük bir panikle ne olup bittiğini kavramaya çalıştım. Bir an için evimizin önüne dizilmiş insanlar korkuyu daha da büyütmüştü ancak karşı evde çıkan yangını izleyen insanlardı onlar...

Karşı ev dediğime bakmayın, bizim sokakta herhangi bir ev kendimizin olduğu kadar yakındır. Sokağın başında gördüğümde alevleri eve doğru koşup ceketimi ablama bıraktıktan sonra içeriye daldım. Çok akıllıca değildi yaptığım lakin babam da, ben de aynı şeyi yaptık ilk anda... Çünkü hemen karşı evimizde yanan çatı katında pazarcı olan karşı komşumuzun deposu bulunmaktaydı. Evde olup biteni kontrol ettikten sonra, ilk olarak evin küçük kızı Mevlidiye'yi evden çıkarmak oldu işim. Yangına müdahale etmeye ve mümkün olduğu kadar eşyayı kurtarmaya çalışmanın yanında, bu sefer maceradan çok uzaktı yaşananlar. O anda oluşan telaş ve panik sonrasında yerini acıya bıraktı, hele karşı evde oturup yanan çatıyı gördükçe...

İçimde, içimizde olup bitenleri tarif etmeyi beceremem ya, o gün anladım ne büyük bir felaket olduğunu... O gün anladım bir cana mâl olabileceğini, acıttığını...

Ne İzliyorum?

StZiza

En Son Yazılar

randomposts