Seni gördüm dün gece rüyamda... Nasıl içim cız etti uyandığımda, nasıl ağladım var yaa... Ama nasıl bir özlemişim anlatamam ki....
Etrafa öyle güzel bir ışık saçıyordun ki.. Herkes sana hayran, herkes seni dinler, herkes seni izler.. O sarı güzel saçların.. O kadar muhteşemdi ki her şey... Bilseydim rüya olduğunu uyanır mıydım hiç ben! Hala gözlerim doluyor, bir kötü oluyorum düşündükçe.
Gözlemle biten bir gecenin sabahında kahvaltıya gidiyorduk Onur'la ikimiz. Rüya bu ya, nedense İstanbul'dayız. Onur'un bildiği güzel bir kahvaltı mekanı varmış. Oraya gidiyoruz. İki katlı, balkonlu eski ahşap bir evi kahvaltı salonu yapmışlar. Balkonun hemen dibindeki Çınar ağacı oraya o kadar güzel bir hava katıyordu ki... Biz ikinci katın balkonuna kurulduk. Tam kahvaltılıklarımız geldi ki, o anda o güzel sesini duydum, duyduk... Orada oturan herkes duydu. Herkes şaşkın, herkes hüzünlü, herkes mutlu... Ne olduğuna, nasıl olduğuna akıl sır erdiremedim...Sadece seni izlemeye, seni dinlemeye daldım. Öyle bir ışık saçıyordun ki...
Sen de seviyormuşsun orayı ve her sabah esrarengiz bir şekilde kahvaltı etmeye gelirmişsin. Öyle diyor oranın çalışanları. O an sana bakmaya, seni dinlemeye doyamıyorum.
Uyandığımda fark ettim, rüyaydı, bitti... Oturdum ağladım gecenin bir yarısı. Bakma sen, düşündükçe, gözlerim hala dolsa da; biliyorum ya ne anlatmak istediğini, ne istediğini, mutluyum o yüzden merak etme sen. Ne ben senden ve senin yolundan vazgeçerim, ne de bunun olmasına izin veririm. Rüyamda bile olsa yüzünü gördüm ya, teşekkür ederim. Sana etmem gereken binlerce teşekkürün yanında bu belki çok az ama...
Etrafa öyle güzel bir ışık saçıyordun ki.. Herkes sana hayran, herkes seni dinler, herkes seni izler.. O sarı güzel saçların.. O kadar muhteşemdi ki her şey... Bilseydim rüya olduğunu uyanır mıydım hiç ben! Hala gözlerim doluyor, bir kötü oluyorum düşündükçe.
Gözlemle biten bir gecenin sabahında kahvaltıya gidiyorduk Onur'la ikimiz. Rüya bu ya, nedense İstanbul'dayız. Onur'un bildiği güzel bir kahvaltı mekanı varmış. Oraya gidiyoruz. İki katlı, balkonlu eski ahşap bir evi kahvaltı salonu yapmışlar. Balkonun hemen dibindeki Çınar ağacı oraya o kadar güzel bir hava katıyordu ki... Biz ikinci katın balkonuna kurulduk. Tam kahvaltılıklarımız geldi ki, o anda o güzel sesini duydum, duyduk... Orada oturan herkes duydu. Herkes şaşkın, herkes hüzünlü, herkes mutlu... Ne olduğuna, nasıl olduğuna akıl sır erdiremedim...Sadece seni izlemeye, seni dinlemeye daldım. Öyle bir ışık saçıyordun ki...
Sen de seviyormuşsun orayı ve her sabah esrarengiz bir şekilde kahvaltı etmeye gelirmişsin. Öyle diyor oranın çalışanları. O an sana bakmaya, seni dinlemeye doyamıyorum.
Uyandığımda fark ettim, rüyaydı, bitti... Oturdum ağladım gecenin bir yarısı. Bakma sen, düşündükçe, gözlerim hala dolsa da; biliyorum ya ne anlatmak istediğini, ne istediğini, mutluyum o yüzden merak etme sen. Ne ben senden ve senin yolundan vazgeçerim, ne de bunun olmasına izin veririm. Rüyamda bile olsa yüzünü gördüm ya, teşekkür ederim. Sana etmem gereken binlerce teşekkürün yanında bu belki çok az ama...
3 yorum:
Böyle bir rüyada benim de olmam ne güzel; ne güzel benim severek gittiğim, seni götürdüğüm mekanın "O"nun da sevdiği mekan olması ve ne güzel senin bu rüyayı bu kadar hoş anlatman...
böyle bir rüya bana nasip olmadı henüz..şanslıymışsın..
Düşündükçe dağılıyorum hala, öyle bir içime işledi ki...
Yorum Gönder