22 Ekim 2012

Cadı'ya Masallar - I

Merlow ve Sandığı

Bir varmış, bir yokmuş, hikayeler anlatıladururmuş. Zaman geçer, su dereden akarmış. Ay ışığı geceyi aydınlatırken, periler masalları çocuklara fısıldarmış...

Yine Ay ışığının aydınlattığı bir gecede annesinin ona anlattığı masaldan öğrenmiş tekboynuzların ne olduğunu, Merlow. Gökkuşağı her zaman, güzel ve çekicidir her yaş için. Hele bir çocuk için ise, daha güzel ve alımlıdır.  Merlow'un bu geceye kadar bilmediği şey ise, gökkuşağının bir ucunda olduğu söylenen hazinenin başında bir tekboynuzun beklediği imiş.


Merlow, idealist olmasına idealist, ancak kendi içine kapanık bir çocuk. Arkadaşlarıyla pek oynamaz, kendi kafasında binbir türlü hayaller kurar, okuduğu kitaplardan bildiği kahramanlarla da bu hayalleri bezermiş. Ne var ki, bu hayalleri, annesinin o masalı anlattığı geceden sonra, hep bir tekboynuza bağlanmış adeta. Kafasından atamamış bir türlü, gökkuşağının ucundaki hazineyi değil de, onu bekleyen tekboynuzu... 

İşte cin fikirliliğini kullanıp, evden kaçmasına sebep olan hayal de bu olmuş. Bir gece, odasında eşyalarını sakladığı sandığa, oyuncaklarından bozma iki tekerlek takan Merlow, o geceyi karşılayan sabahla beraber, henüz Güneş uyanmadan, evinden kaçar... Derdi, tekboynuzu bulmaktır, gökkuşağına doğru yürüyüp. Merlow zeki bir çocuk, okuduğu kitaplardan gökkuşağına ulaşmanın zor olduğunu çok iyi bilmesine rağmen, hayallerine sığdıramadığı o tekboynuzu görmek pahasına dökülür yola...

Artık ev uzaktır Merlow'a ve sandığı hayatı olmuştur ona. Yer yer ürküp, içinde uyuduğu sandığı, evi oluverir bundan sonraki günlerinde...

Geceleri oturup yıldızları izlerken tekboynuzu düşünür yine hayallerinde; morlu, yeşilli yelesi olduğunu hayal ettiği beyaz bir tekboynuz. Boynuzu ise tarif edilesi değildir, sanki en değerli taş, en değerli mücevherat yanında hiç kalır... Tüm bu hayallerden sonra kendi çelişkisine düşüp lanet eder yıldızlara ve yağmurun gelmesini ister, günün ilk ışığıyla...

Günler geçer... Merlow bezgin bir şekilde dolanmakta iken, bir palyaço ile karşılaşır yolda... Palyaço, kasabadan az biraz uzakta bir yerde, eşyalarını toplamaktadır, başka kasabalara, başka çocuklara ulaşmak için. "Merhaba" der Merlow, çekine çekine:

 - Hooo! Merhaba genç delikanlı! N'aparsın buralarda, gösteriyi çok mu sevdin yoksa?

"Evet!" der Merlow, yine çekinerek...

 - Adın ne bakayım senin ufaklık?
 - Merlow benim adım.
 - Söyle bakalım Merlow, ne taşıyorsun o sandığının içinde, oyuncaklarını mı?
 - Evim o sandık benim, eşyalarım var içinde...
 - Nasıl yani!? Sen evinden uzak olmak için biraz genççe değil misin?
 - Gökkuşağı'na gidiyorum ben! Günlerdir yollardayım...

Şaşırır palyaço, bir yandan Merlow'u ne kadar sıradan bir çocuk gibi görmeye çalışsa da, gözlerindeki kararlılık şaşırtmaktadır onu. Konuşmaya devam ederler bir süre daha Merlow'un serüveni üzerine ve Palyaço bir şeyi itiraf eder:

 - 22 yıl önceydi, küçüğüm. Evimi barkımı bıraktım, yollara koyuldum. Amacım Gökkuşağı'na erişmekti, aynı sen gibi. Ama ben hazinenin, zenginliğin peşinde idim. Dolandım, dolandım, dolandım... Erişemedim ona. Sonra hayatımı yoluma koymak için gökkuşağının renklerini saçıma, yüzüme, kendime bezeyip, insanlara şebeklik yaparak para kazanmaya, karnımı doyurmaya başladım. Anladım ki gökkuşağı benden çok uzaktı... ve sonunda bıraktım. Artık derdim, kendim bulamadığım mutluluğu kasabalı çocuklara ve büyüklere verebilmektir. Ancak sana benden bir tavsiye, gökkuşağı kolay erişilir bir şey değildir... Dikkatli ol, harap olma bu yollarda, Gökkuşağı izinde, sandığın peşinde...

Vedalaşırlar palyaço ile... Merlow'u bu konuşmalar üzerine bir sürü korku ve bir dizi endişe sarmıştır. O gün palyaçoyu izlediği kasabaya geri döner Merlow, hem biraz olsun dinlenmek, hem de küçük bir dükkanda karın tokluğuna çıraklık yapmak için...


(Çizimler (sırası ile): Ulla Hennig, Sabra A. Scherer)

1 yorum:

Witchie of Stars dedi ki...

ya ama bu cok guzel olmusss kiii!

Ne İzliyorum?

StZiza

En Son Yazılar

randomposts