Bunu yazmak birazcık garip geldi, birazcık da yazmak istedim. Aslında genel olarak baktığımızda bunu yazmak içimden geldi....
Birazcık garip geldi çünkü ne zaman bir insana (öğretmenlerim konusunda çok oldu bu) hayran olduğumu ve benim için bir önemi olduğunu ciddi bir şekilde fark etsem, bunu itiraf etmek, yanlış anlaşılabileceği (yalaka, yalaka...) gerekçesiyle garip geldi. Birazcık da yazmak istedim lakin aslında çok fazla yazmak istedim, bu da itiraf etme isteğimle alakalı idi. Çünkü hiçbir şeyi içimde tutmayı sevmedim.
Neyse uzatmayayım...
Kore'deki kongrelerin hazırlıkları ile ilgili son viraja girdiğimiz andan itibaren blogları takip etmeyi nerede ise bıraktım. Kore'ye gittim, döndüm, üstünden beş hafta geçti lakin ben hâlâ elimdeki blogları okumayı bitirmedim. Açıkçası halen hayatımı düzenlemekten blogları okumaya pek vakit ayıramadım.
"İçimden Geldiği Gibi" hariç... Kore'de en yoğun günümde bile reader'a girip girip, yeni bir şeyler yazmış mı diye kontrol ettim. Artık readerda ilk işim onun iletilerini kontrol etmek oldu...
Böyle bakınca olaya biraz saçma ve anlamsız gelebilir bu denli bir heyecan. Ancak sevdiği yazarın (Amin Maalouf) yeni bir kitabı çıktığında alana kadar heyecanından ölen, gözüne uyku girmeyen; her ay takip ettiği dergiyi bir ay aksattıktan sonra aldığı sayısında yazarlarla hasret gideren, mutluluğunu sayfalara damlatan bir insan için normal şeyler.
Ne var ki, beni okumak konusunda sadece bu denli insanların anlayacağını biliyorum. Ancak benim için bir insanın kaleminden bir şeyler okumak, anılarından, yaşanmışlıklarından bir şeyler kapmak çok büyük bir mutluluk arz ediyor.
İşte bu yüzden teşekkür ediyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder