Bu şahini hatırlıyordu, hem de çok iyi. Kuşları ayırt edip daha önce gördüğünüz bir kuşu tanıyor olmak çok saçma gelebilir. Ama bu şahini hatırlıyordu. Aynı gözler aynı yer. Tek fark vardı arada: Şahinin bakışlarındaki hüznü görüyordu bu sefer. Mesut için zor böyle durumları kaldırabilmek, gözyaşlarına boğuldu yine, eski bir dost olarak gördüğü o şahin'in de ağladığını düşünerek...
Hemen yanı başındaki güzel çiçeği koparıp Şengül'e uzattı. Yüzündeki mutluluğu görecek olmanın güzelliğinde...
- Çiçekler, sevgiliye adanacaklarsa eğer hiç pişman olmazlarmış kurban olmaktan....
- ....Hep seveceğim seni, sonsuzluğa.
Şengül'ün güzel sözlerinin üzerine günü daha güzel kılmak adına ayrıldılar, Şahin Tepesine doğru...
Mesut, her zamanki işiyle uğraşıyordu Şengül'ü ilk gördüğünde... Daldı gitti yine o günlere. Çiçeklerle dolu bahçesinde birbirinden güzel çiçekleriyle başbaşaydı. Sonra Şengül çıkageldi birden. O an için kim olduğunu bilse bir önemi kalmazdı ya, Şengül'e istediği ağaçları ve çiçekleri verdi, onların bakımından bahsetti ve uğurladı müşterisini; en sıra dışı müşterisini.
Bir iki hafta sonra yine aynı müşteri çıkageldi. Ağaçların bakımı ile ilgili minik bir rica ile... Kırmayıp, Şengül'ün evine misafir olmuş oldu, bir vesile. Nereden akıllarına gelirdi ki her ikisininde, gelecek. Ve her ikisi de birbirinden habersiz, masumca... Mesut ağaç işlerini bitirdikten sonra teşekkür etmek adına çay ikram etti Şengül, çayla beraber doyumu olmayan bir muhabbet... Yalnız bu öyle basit bir muhabbet değildi. Mesut çay ve muhabbet için teşekkürlerini sunup ayrıldıktan sonra çok daha iyi anladı içine işleyen bu muhabbeti. Yağmur yağdığında içinize işleyen yağmurun sizi ilk anda ürpertmesi gibi adeta... Etrafını saran ve ürperten bir şey vardı Mesut'un...Ve sanki Şengül'ü tekrar göreceği hissi.
Şengül aynı gerekçeyle tekrar geldiğinde, her şey daha farklıydı. Gözlerin birbirlerine anlattıkları aşikar. Mesut bu sefer giderken yanında çiçeklerden seçme bir demet aldı ve o gün anlattı Şengül'e Çiçeklerin, sevgiliye adanacaklarsa kurban olmaktan pişman olmadıklarını...
Sıyrıldı düşüncelerinden döndü bir kez daha yanındaki güzele baktı... Şahin Tepesi yaşadığınız koca şehri ayaklarınızın altına aldığınız bir yerdir. Adeta o şehirdeki sıkıntınızı, derdinizi, sorunlarınızı da ayaklarınızın altına alırsınız. Bu yüzden garip bir mutluluk hissi hakimdir orada. Soluduğunuz havada bile hissedersiniz bu duyguyu. İsminde olduğu üzre, tepeye adını veren şahinler. Şahinlerin nasıl kuşlar olduğu bir yana, orada bir şahin'e rastlamak bir mutluluk timsali, güzel şans ve umut demektir insanlar için. Şahin aniden gelir önünüze konar siz ne olduğunu anlayamadan. Sanki sizin içinizi okuyup, paylaştıklarınızı paylaşıyormuşçasına... Şahin Tepesine ilk gelişlerinde başlarına gelen tam olarak buydu işte. Yüzlerindeki milyonlarla çarpılan tebessümle birlikte bir birbirlerine, bir şahine bakıyorlardı... Ve şahin'in gözünde de vardı aynı mutluluk....
......işte bu kesinlikle aynı şahindi. Yanılmıyordu Mesut. Erken ayrıldı buraya gelmeden önce bulunduğu mezarlıktan, dayanamadı koştu buraya geldi, belki daha imam telkini bile bitirmemişti. Kollarını birbirine kavuşturup karnına bastırdı ancak yine de engel olamadı içindeki acıya, tam da karnının ortasında düğümlenen... Son bakışını hatırladı, sevdiğinin gül yüzüne... Daha fazla tutamadı kendisini ve hıçkırıklara boğuldu... Kendini toparladığı bir anda yanı başındaki güzel çiçeği kopardı. Şahin'e baktı uzun uzun elindeki çiçekle, çiçeği şahin'in hemen önüne bıraktı ve kalktı.. Daha bir adım atmadı ki Şahin de gitti.. Pençelerindeki çiçekle, Mesut'un bir sevgiyi toprağa verdiği mezarlığa doğru... Şahinin arkasından bakakaldı uzun uzun... Bir fısıltı duydu kulaklarında ve yine gözyaşlarına boğuldu: "Hala seviyorum seni, sonsuzluğa......"
Hemen yanı başındaki güzel çiçeği koparıp Şengül'e uzattı. Yüzündeki mutluluğu görecek olmanın güzelliğinde...
- Çiçekler, sevgiliye adanacaklarsa eğer hiç pişman olmazlarmış kurban olmaktan....
- ....Hep seveceğim seni, sonsuzluğa.
Şengül'ün güzel sözlerinin üzerine günü daha güzel kılmak adına ayrıldılar, Şahin Tepesine doğru...
Mesut, her zamanki işiyle uğraşıyordu Şengül'ü ilk gördüğünde... Daldı gitti yine o günlere. Çiçeklerle dolu bahçesinde birbirinden güzel çiçekleriyle başbaşaydı. Sonra Şengül çıkageldi birden. O an için kim olduğunu bilse bir önemi kalmazdı ya, Şengül'e istediği ağaçları ve çiçekleri verdi, onların bakımından bahsetti ve uğurladı müşterisini; en sıra dışı müşterisini.
Bir iki hafta sonra yine aynı müşteri çıkageldi. Ağaçların bakımı ile ilgili minik bir rica ile... Kırmayıp, Şengül'ün evine misafir olmuş oldu, bir vesile. Nereden akıllarına gelirdi ki her ikisininde, gelecek. Ve her ikisi de birbirinden habersiz, masumca... Mesut ağaç işlerini bitirdikten sonra teşekkür etmek adına çay ikram etti Şengül, çayla beraber doyumu olmayan bir muhabbet... Yalnız bu öyle basit bir muhabbet değildi. Mesut çay ve muhabbet için teşekkürlerini sunup ayrıldıktan sonra çok daha iyi anladı içine işleyen bu muhabbeti. Yağmur yağdığında içinize işleyen yağmurun sizi ilk anda ürpertmesi gibi adeta... Etrafını saran ve ürperten bir şey vardı Mesut'un...Ve sanki Şengül'ü tekrar göreceği hissi.
Şengül aynı gerekçeyle tekrar geldiğinde, her şey daha farklıydı. Gözlerin birbirlerine anlattıkları aşikar. Mesut bu sefer giderken yanında çiçeklerden seçme bir demet aldı ve o gün anlattı Şengül'e Çiçeklerin, sevgiliye adanacaklarsa kurban olmaktan pişman olmadıklarını...
Sıyrıldı düşüncelerinden döndü bir kez daha yanındaki güzele baktı... Şahin Tepesi yaşadığınız koca şehri ayaklarınızın altına aldığınız bir yerdir. Adeta o şehirdeki sıkıntınızı, derdinizi, sorunlarınızı da ayaklarınızın altına alırsınız. Bu yüzden garip bir mutluluk hissi hakimdir orada. Soluduğunuz havada bile hissedersiniz bu duyguyu. İsminde olduğu üzre, tepeye adını veren şahinler. Şahinlerin nasıl kuşlar olduğu bir yana, orada bir şahin'e rastlamak bir mutluluk timsali, güzel şans ve umut demektir insanlar için. Şahin aniden gelir önünüze konar siz ne olduğunu anlayamadan. Sanki sizin içinizi okuyup, paylaştıklarınızı paylaşıyormuşçasına... Şahin Tepesine ilk gelişlerinde başlarına gelen tam olarak buydu işte. Yüzlerindeki milyonlarla çarpılan tebessümle birlikte bir birbirlerine, bir şahine bakıyorlardı... Ve şahin'in gözünde de vardı aynı mutluluk....
......işte bu kesinlikle aynı şahindi. Yanılmıyordu Mesut. Erken ayrıldı buraya gelmeden önce bulunduğu mezarlıktan, dayanamadı koştu buraya geldi, belki daha imam telkini bile bitirmemişti. Kollarını birbirine kavuşturup karnına bastırdı ancak yine de engel olamadı içindeki acıya, tam da karnının ortasında düğümlenen... Son bakışını hatırladı, sevdiğinin gül yüzüne... Daha fazla tutamadı kendisini ve hıçkırıklara boğuldu... Kendini toparladığı bir anda yanı başındaki güzel çiçeği kopardı. Şahin'e baktı uzun uzun elindeki çiçekle, çiçeği şahin'in hemen önüne bıraktı ve kalktı.. Daha bir adım atmadı ki Şahin de gitti.. Pençelerindeki çiçekle, Mesut'un bir sevgiyi toprağa verdiği mezarlığa doğru... Şahinin arkasından bakakaldı uzun uzun... Bir fısıltı duydu kulaklarında ve yine gözyaşlarına boğuldu: "Hala seviyorum seni, sonsuzluğa......"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder