Yine Prag'dayız. Bizimle beraber Almanya dönüşü Prag'a gelen arkadaşlardan birini yolcu edeceğiz. Hava alanına giden otobüslerin gardan da kalktığını öğrenince gara geldik ancak döne döne bulamadık otobüsün nereden kalktığını.
Sonunda bir kafedeki çalışana sorduk bir şekilde tarif etti. Biz onun söylediği yere gittik ancak ne durak var ne otobüs, otobüsün kalkmasına da 10 dakika var. Derken orada konuşmakta olan orta yaşlı 3 kişiye sormak istedim:
Aziz: Do you speak English?
Adam: English..? English..? Abi İngilizce bilen var mı??*
Aziz:(şaşırarak) Sorun değil abi, Türkçe de anlaşırız...
Adam:(şaşırarak) Vay! Sorun nedir delikanlı?
Aziz: Abi biz hava alanına giden otobüsler nereden kalkıyor onu arıyoruz da, birisine sorduk burayı tarif etti...
Adam: Onlar buradan kalkmaz yahu, dur bakalım... İsmail! İsmail!!
(50 metre ileriden İsmail gelir) Bu arkadaşı Ahmet abine götür bakayım, hava alanı otobüslerini soruyor o bilir.
Oradan etrafta duran otobüslerin oraya dolandık ki, ortalık Türk kaynıyor. Meğer orası İstanbul otobüslerinin hareket ettiği yer imiş..
Orada Ahmet abiyi bulduk. Ahmet abi bize bir güzel tarif etti nereden bineceğimizi. Prag'da bir Çek'ten değil de bir Türk'ten yer-mekan öğrenmiş bir şekilde gittik, arkadaşımızı uğurladık...
*: Türk'ün yardımseverliği de işte budur. Şimdiye kadar kimlere sordum İngilizce biliyor musunuz diye, bilmese bile kimse sağda solda İngilizce bilen aramadı... :)
Şaşıran diyalogların çıkış temasına uymasa da benim dahil olduğum şaşırtıcı bir diyalog olunca yazma gereği hissettim. İşin açığı, yazma gereği hissetmekten çok "bunu yazmasam olmazdı."
Gün içinde Almanya'daki kamptan döndük Prag'a. Akşama kadar da tüm günü bizimle birlikte Prag'a geçen arkadaşlarla geçirdik. Yani yorgunluk diz boyu.
Tüm bu koşuşturmacalı günün ardından kaldığımız hostel'e geri döndük ve saat 23 gibi uykuya koyulduk. Uykuya koyulduk koyulmasına ancak 20-25 dakika sonra koridordan gelen gürültülerle uyku haram oldu.
Bunun üzerine tuvalete gitmeye karar vermiştim ki, konuşanların yan odada kalmaya gelen 5 Türk genç olduğunu fark ettim.
Aziz: İyi geceler arkadaşlar!!!
Gençler: (hepsi birden şaşırmış bir şekilde) Aaah, nasıl yaa??? Merhaba abi...
Aziz: Merhaba, hayırdır nereden?
Gençler: Denizli...
Aziz: Bak bir de utanmadan hemşehri çıktınız.
Gençler: Yok canım artık! Abi kekleme bizi şimdi...
Aziz: Ben size depdururum da inanmeyozanız nedevem ben? (Denizli Ağzı: Ben size söylüyorum ama inanmıyorsanız ne yapayım?) Denizli'de nereden?
Gençler: Biz Çallıyız abi. Sen?
Aziz: Ben Tavaslıyım.
Gençler: Hadi canım, bizim bir arkadaş daha var o da Tavaslı, aşağı indi şimdi.
Aziz: Yok ya, nereden?
Gençler: Pınarlık'tan
Aziz: Ben Garipköy'denim. Neyse gençler, bizim bugün yol uzundu, size iyi geceler. Yarın görüşürüz o halde...
Dolanıyorum... Terk edilmişlik kokuyor adım attığım yerler. Sağa sola bırakılan notlar var. Neşe yok artık. Gitmiş. Gülücükler gitmiş. İnsanlar gitmiş...
Hâlâ dolanıyorum... Anlamsızlığa anlam yüklemeye çalışıyorum. Sağda solda paketlenmiş eşyalar, normalden farklı dağınıklık ve sessizlik her şeyi haykırıyor ve ben duymazlıktan gelip dolanıyorum...
Duvarlar sesleniyor: "Sen de gidiyorsun. Bırakıp anılarını bizlerle sen de gidiyorsun..."
Ağlamaklı bir halde yeni anıları düşünüyorum o anda. Beni kurtarırlar diye... Yeni anılara bakmaya çalışıyorum: Ankara'da, İrlanda'da ve/veya Dünya'nın herhangi bir yerinde.
Güzel olacak... Her şey hepimiz için çok güzel olacak.
Bu kapanan ne ilk sayfa idi ne de son. Fakat şimdiye kadar ki en güzel sayfa idi... Gelecek anılar güzel lakin üzüntüm de bundandır...
Ben bir Astronom ve Bilim Eğitimcisiyim. Bisiklet, kamp, fotoğraf, tiyatro, vidyografi ve sinema hobilerim arasında. Benimle ilgili daha fazla detayı sitenin Hakkımda bölümünde bulabilirsiniz.